Sayfalar

24 Mayıs 2013 Cuma

NİMETLER ŞÜKÜR GEREKTİRİR, İSRAF İSE ŞÜKÜRSÜZLÜKTÜR


NİMETLER ŞÜKÜR GEREKTİRİR,
İSRAF İSE ŞÜKÜRSÜZLÜKTÜR



“O, çardaklı-çardaksız olarak bahçeleri, ürünleri, çeşit çeşit hurmalıkları ve
ekinleri, zeytini ve narı (her biri) birbirine benzer ve (her biri) birbirinden
farklı biçimde yaratandır. Bunlar meyve verince meyvelerinden yiyin.
Hasat günü de hakkını (öşürünü) verin, fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf
edenleri sevmez.” (En’âm, 6/141)
Yüce Rabbimiz, bizleri hiç yokken var etmiş, varlık âleminde canlı kılıp, canlılar
içerisinde akıl ve şuur sahibi insan olarak vücuda getirmiştir. Bizleri kendi varlığından
haberdar etmek suretiyle de nimetlerin en üstünü olan iman nimetini bizlere
bahşetmiştir.
Allah Teala, Kur’an-ı Kerim’de zaman zaman bizlere verdiği nimetlere dikkat
çekmekte ve bizleri bu nimetler üzerinde düşünmeye davet etmektedir (Nah, 16/66;
Mülk, 67/30; Abese, 80/24; Beled, 90/8). Açık ve gizli, sayısız nimetleriyle bizleri donatan
Mevla’mız, bizlerden bu nimetler mukabilinde şükür beklemektedir (Lokman,
31/20; Nahl, 16/18). Cenâb-ı Hakk’ın bizlere lütfettiği nimetlere şükretmek, öncelikle
bu nimetlerin farkında olmak, bunların yüce Allah tarafından verildiğini bilmek ve
verilen bu nimetleri israf etmeksizin yerli yerinde kullanmakla mümkündür. Ayrıca,
yüce Yaratıcının bizler için belirlediği helâl ve meşrû dairenin dışına çıkmamak,
O’na isyan etme anlamına gelebilecek her türlü düşünce ve davranıştan uzak durmak,
bizden yapmamızı istediği ibadetleri eksiksiz yerine getirmek ve verdiği her
türlü nimeti O’nun rızasını elde etme yolunda kullanmak da güzel bir şükrün gerekleri
arasındadır.
Bilmemiz gerekir ki; sahip olduğumuz nimetler, yalnız bizim çaba veya gayretimizin
bir neticesi olmadığı gibi yalnız liyakatimizden dolayı da bizlere verilmiş
değildir. Bize lütfedilmiş her nimetin aslında bir imtihan vesilesi olduğunu ve bunların
hesabını bir gün vereceğimizi aklımızdan çıkarmamamız gerekmektedir (Neml,
27/40; Tekâsür, 102/8). Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’de, zenginliğini sahip olduğu
bilgiye bağlayan Kârûn’un hazineleriyle birlikte yerin dibine batırılışı, bağ ve bahçeleriyle
övünüp, sahip oldukları nimetlerden yoksulların payını ayırmayan kimselerin
uğradıkları acı sonlar birer ibretlik olay olarak dikkatlerimize sunulmaktadır
(Kasas, 28/78; Kalem, 68/17-18).
Sahip olduğumuz nimetleri ölçülü ve dikkatli kullanmamız, hem nimete hem
de nimeti veren Cenâb-ı Hakk’a karşı göstermemiz gereken saygının ifadesidir. Sorumluluk
sahibi her mümin, dünya üzerindeki maddî ve mânevî imkân ve nimetleri
kendisine emanet edildiği bilinciyle tüketir, bu nimetler üzerinde kendisinin olduğu
kadar toplumun da hakkının bulunduğunu unutmaz, muhtaç kimseleri görüp
gözetir, dinimizin hoş görmediği ve adına israf dediği her türlü gereksiz ve aşırı
tüketimden uzak durur.
Verdiği nimetleri sorumsuzca kullanarak saçıp savuranları “şeytanın kardeşleri”
diye nitelendiren Rabbimiz, israf eden kimseleri sevmediğini belirtmektedir
(İsrâ, 17/27; En’âm, 6/141; A’râf, 7/31). Bizleri ve sahip olduğumuz her şeyi yaratan yüce
Mevlâ’mız, verdiği nimetlerin şükrünü îfâ ettiğimiz takdirde bu nimetleri sürekli
kılacak, artıracak ve daha da önemlisi, bizleri nimetlerin en güzeli olan ebedî cennet
ve rızası ile ödüllendirecektir (İbrâhim, 14/7). Karşılığında şükretmediğimiz veya nankörlükle
mukabele ettiğimiz nimetler ise, er geç bir gün mutlaka elimizden çıkacak
ve bu tür davranışlarımızdan dolayı dünya ve ahirette cezalandırılacağız.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

RABBİM BİZLERE ÖYLE NEFİS VERSİNKİ VERDİĞİ NİMETLERİ YARATTIĞI İNSANLARLA BAYLAŞABİLME GÜCÜDE İHSAN EYLESİN GÖNÜLLERİMİZE... AMİNN:)SEVGİLERİMLE GÖNLÜNÜZE SAĞLIK

Unknown dedi ki...

Öncelikle duanıza amin amin amin diyorum ve sizin de yüreğinize sağlık diliyorum...