Sayfalar

20 Mart 2014 Perşembe

ÖNCELİKLE KENDİMİZİ DÜZELTELİM

ÖNCELİKLE KENDİMİZİ DÜZELTELİM



“Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltin. Siz doğru yolda olursanız yoldan sapan kimse size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah’adır. O zaman Allah, size yaptıklarınızı haber verecektir.” (Maide, 5/105)
Allah Teâlâ, peygamber ve kitap gönderdikten sonra tercihini ısrarla inkâr yönünde
kullananları zorla doğru yola iletmez. Bu kişileri kendi irade ve tercihleriyle
baş başa bırakır. Gerçeği araştırıp tercihini o yönde kullanmaya çalışanlara da
yardım ederek onları doğru yola iletir. Bu bakımdan biz, tebliğ kurallarına uygun
olarak dinimizi anlatmakla yükümlüyüz.
Dinimizde, “nemelazımcılık” ve “yalnız kendini düşünme” anlayışları asla onaylanmaz.
Kendisi için arzu ettiği şeyi din kardeşi için de arzu etmek, hatta din kardeşinin
iyiliğini kendi nefsine tercih etmek, kamil mümin olmanın bir şartıdır. “Ben
kendimden sorumluyum, başkaları beni ilgilendirmez” diyemeyiz. Zira biz, hepimiz,
bir gemide yolculuk yapmaktayız. Gemi; makine dairesi, diğer bölümleri, alt
ve üst katlarıyla bir bütündür. Geminin herhangi bir yerinde meydana gelen arıza,
onun içinde yolculuk yapan herkesi etkiler. Geminin salimen sahile ulaşması, yapısının
her yönden sağlam olmasına bağlıdır. O halde, toplum olarak hepimiz birbirimizden
sorumluyuz.
Toplumları meydana getiren fertlerdir. Sağlıklı bir toplum yapısı da sorumluluk
bilinci taşıyan bireylerin toplumda etkili olmasıyla mümkün olur. Kişinin başkalarına
yardımcı olabilmesi, topluma olumlu katkılarda bulunabilmesi her şeyden önce
kendi sorumluluklarına dikkat etmesine bağlıdır. Bu konuda üzerine düşeni yapan
ve kendisini sürekli kontrol eden bir kimse de yanlış yollara düşmüş insanlardan
zarar gelebileceği kuruntusuna kapılarak aydınlık yola çağrıda bulunma görevini
ihmal etmemelidir.
Toplumdaki fitne, kargaşa, düzensizlik ve kötülükler el birliği ile engellenmelidir.
Aksi takdirde, bunun zararı sınırlı kalmaz, hak edenlerin yanında suçsuzlara da
dokunur. Fitnenin ortadan kalkması için ellerinden geleni yapmayanlar, haksızlığa
karşı mücadele etmeyenler, kusurlu ve sorumludurlar. Peygamber Efendimiz, fitne
konusunda ümmetini uyarmış, “Toplumda fenalık çoğalırsa içlerinde iyiler bulunsa bile
helâkten kurtulamazlar.” (Buhârî, “Fiten”, 4, 28) buyurmuştur.
Bu âyetin, müminlerin, iman çağrısına olumlu karşılık vermemekte direnen ve
kötülükler içinde yüzmeye devam eden inkârcıların durumuna üzülmeleri üzerine
nâzil olduğu rivayet edilmiştir. Zamanla bazı Müslümanların bu âyeti, nemelâzımcı
bir anlayışa kapı aralayacak şekilde yorumlamaya başladıklarını görünce Hz.
Ebûbekir onları uyarıp özetle şunları söylemiştir:
Siz bu âyeti gayesinin dışına taşırıyor ve yanlış yorumluyorsunuz. Ben
Resûlullah’ın “İnsanlar bir kötülüğü görüp de onu engellemezlerse, Allah’ın onlara genel
bir azap göndermesi yakındır” buyurduğunu duydum (Tirmizî, “Tefsîr”, 6; Ebû Dâvûd,
“Melâhim”, 17).
Şüphesiz dönüşümüz Allah’adır. O, yaptıklarımızdan dolayı bizi hesaba çekecektir.
Herkes kendi yaptıklarının karşılığını görecektir. Ayrıca, iman çağrısına olumlu
cevap verenler, bu çağrıya kulak vermeyen yakınlarından dolayı da kınanamazlar.
Bu durum onlar için bir eksiklik de değildir. Zira Hz. Nuh ve Hz. Lût’un hanımları,
peygamber kocalarına iman etmedikleri halde Firavun’un hanımı iman etmiştir.
Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Lût’un ve Hz. Nuh’un inkârcı hanımlarını bizlere
ibret olarak anlatmaktadır. Ayette ayrıca Firavun’un iman eden hanımı da samimiyeti,
Allah korkusu ve içten duasıyla çok güzel bir örnek olarak haber verilmektedir:
“Allah, inkâr edenlere, Nûh’un karısı ile Lût’un karısını örnek gösterdi. Bu ikisi, kullarımızdan
iki salih kişinin nikahları altında bulunuyorlardı. Derken onlara hainlik ettiler
de kocaları, Allah’ın azabından hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara, ‘Haydi, ateşe girenlerle
beraber siz de girin!’ denildi. Allah, iman edenlere ise, Firavun’un karısını örnek
gösterdi. Hani o, ‘Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap. Beni Firavun’dan ve onun
yaptığı işlerden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!’ demişti.” (Tahrim, 66/10-11)

3 yorum:

Unknown dedi ki...

evet çok haklısınız,hiç bir yanlış başka bir yanlışla düzeltilemez,kötü örnek olmadan,güzel ahlak ve davranışlarla yaşayabilmek ne kadar güzel

Deniz dedi ki...

Fıtne konusunda unutulmaması gerek bır hadıs : "Fitne çıktığı zaman at binen insin, koşan yürüsün,yürüyen dursun, duran otursun" Hadis-i şerif'

Meltem D. dedi ki...

Rana bende geldim izleyicilerdenim sevgilerimle.