Sayfalar

5 Temmuz 2014 Cumartesi

AŞIRI HARCAYANLAR ŞEYTANA KARDEŞ OLURLAR

AŞIRI HARCAYANLAR
ŞEYTANA KARDEŞ OLURLAR



“Çünkü saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı
çok nankörlük etmiştir.” (İsrâ, 17/27)
İnsanoğlunun ihtiyaçları hiçbir zaman bitmez. İnsan bu ihtiyaçlarını karşılamak
için her türlü yola başvurur. Elde ettiği serveti acımaksızın harcar. Harcamalarının
doğru olup olmadığına da bakmaz. İnsanın bu zaafından dolayı, Rabbimiz, saçıp
savurmayı yasaklamış, saçıp savuranları kınamış ve bu kimseleri şeytanın dostları
olarak nitelemiştir. Kur’an-ı Kerim’de infak teşvik edilmekle birlikte, kişiyi muhtaç
bırakacak ya da bakmakla yükümlü olduğu insanları mağdur edecek oranda
harcama yapması da uygun görülmemiştir. Her imkâna sahip olduğu halde kişinin
“Benim malım değil mi? Ben kazanmadım mı? İstediğim yere harcayabilirim” şeklindeki
yaklaşımı da doğru değildir. Bu tür harcama da israf olarak adlandırılmaktadır.
Çünkü israf, saçıp savurmak, doğru olmayan yerlere harcama yapmak demektir.
Saçıp savuranların şeytanın kardeşi dostu olmalarının nedeni, boş yere ve meşru
olmayan şekilde başka bir ifadeyle günah yolda harcama yapmalarıdır. Çünkü şeytan
Rabbine karşı nankörlükte bulunmuş, nimetin hakkını vermemiştir. Bir bakıma
saçıp savuranlar da nimetin hakkını ödemezler. Hak sahiplerine vermeleri gereken
şeyleri esirgerler. Hâlbuki nimetin saçıp savrulmadan hak sahiplerine ulaştırılması
gerekir. Hz. Ali, kişinin kendisine ve aile halkına israf etmeden, savurganlık yapmadan
harcama yapmasını hayırlı iş olarak; gösteriş olsun diye yaptığı harcamasını ise
şeytanın bir payı olarak görmüştür.
Allah’a isyan yolunda bulunan kişilerin şeytanlarla beraber olmaları başka bir
ayet-i kerimede de şöyle yer almaktadır:
“Kim, Rahman’ın zikrini görmezlikten gelirse biz onun başına bir şeytan sararız. Artık
onun ayrılmaz dostudur.” (Zuhruf, 43/36)
İnfakın ölçülü olmasına o kadar önem verilmiştir ki, kişinin kendi malından
meşru olarak vasiyette bulunması bile belirli bir oranla (üçte bir oranıyla) sınırlandırılmıştır.
Bunun üzerindeki vasiyeti geçerli sayılmamıştır. Zaten Kur’an-ı Kerim,
Rahman’ın mümin kullarının özelliklerinden bahsederken harcamalarında mutedil
yani orta yollu olduklarını şöyle belirtmiştir:
“Onlar, harcadıklarında ne israf ne de cimrilik edenlerdir. Onların harcamaları, bu ikisi
arasında dengeli bir harcamadır.” (Furkân, 25/67)
Peygamberimiz (s.a.s)’in, iktisat edenin fakir düşmeyeceği, nafakada iktisatlı
olmanın geçimin yarısı olduğu, şeklindeki tavsiyeleri (Kenzü’l-Ummal fî Süneni’l-Akvâl
ve’l-Ef’al, Müessesetü’r-Risale, 1985 Beyrut) harcamada orta yollu davranmanın önemini
vurgulamaktadır. Allah mülkü dilediğine verir dilediğinden alır. Bugün sahip olduğumuz
mal varlığını aşırı savurganlık yaparak harcarsak yarın kaybederek muhtaç
hâle düşebiliriz. Peygamberimiz zamanında beş yüz hurma ağacı olan bir sahabi
ağaçların meyvesini toplamış, hepsini dağıtmış, evine hiçbir şey götürmemişti. Bunun
üzerine Cenab-ı Hak şöyle buyurdu:
“Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” (İsrâ, 17/29)
İmkânlarımız ne kadar çok olursa olsun fert hayatında ve toplum hayatında aşırı
harcama yapmamız yasaklanmıştır. İktisatlı yaşamak ise teşvik edilmiştir. Başka bir
ifade ile imkânlarımızı faydasız yerlere sarf etmemiz, savurganlık olması nedeniyle
yasaklanmıştır.
İnsanlık aşırı ve gereksiz harcamalarından dolayı birçok maddi sıkıntıya düşmektedir.
Mesela aile geçimsizlikleri ve boşanmaların bir kısmına aşırı harcamaların
sebep olduğu bilinmektedir. Yine devletlerin aşırı harcamalarının ve dolayısıyla gereksiz
yere borçlanmalarının ekonomik krize yol açtığı görülmektedir. Ayrıca aşırı
harcamaların hayat pahalılığı, çevre kirliliği ve doğal kaynakların yok olmasına sebep
olduğu da bir gerçektir.
O halde; başkalarına baş eğmeden izzetle yaşayabilmek için iktisada riayet etmeli
ve şeytanî bir fiil olan savurganlıktan sakınmalıyız....

Hiç yorum yok: