Sayfalar

14 Kasım 2013 Perşembe

ZAMANIN ÖNEMİ VE DEĞERİ

ZAMANIN ÖNEMİ VE DEĞERİ



“Andolsun asra /zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak,
iman edip de sâlih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler,
birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka (Onlar ziyanda değillerdir).” (Asr,
103/1-3)
Yüce Allah’ın kullarına bahşettiği en değerli nimetlerinden biri de zamandır.
Buna rağmen kimi insanlar zaman nimetinin kıymetini bilememekte, onu verimli
bir şekilde değerlendirememekte, bunun sonucu olarak da zarar ve ziyana uğramaktadırlar.
Ancak iman edip salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı
tavsiye edenler, iyilikleri emredip kötülüklerden insanları sakındıranlar müstesnadır.
Onlar asla zarara uğramazlar.
Müfessirler bu surede yer alan “asr” kelimesini, ikindi vakti, ikindi namazı, mutlak
zaman, Hz. Muhammed (s.a.s)’in asrı gibi farklı şekillerde tefsir etmişlerdir. Ancak
“asır”, bütün bunları kapsamakla birlikte; surenin mesajına ve muhtevasına en
uygun olanı “mutlak zaman” anlamıdır (Taberî, Câmiu’l-Beyan an Te’vîli’l-Kur’an, XII/684-
685). Buna göre, “Asra andolsun ki, insan ziyandadır” âyetine; “İnsanın içinde yaşadığı
zamana andolsun ki, insan ziyandadır” şeklinde mana da verilebilir.
Fahreddin Râzi bu surenin tefsirinde şöyle diyor: “Zamanı değerlendirme açısından
insan mutlaka zarardadır, kendisini bu zarardan kurtaramaz. Zira zarar sermayenin
kaybıdır. İnsanın sermayesi ise, ömrüdür. Onun, ömrünü zayi etmediği anlar
çok nadirdir. Çünkü her saniye, mütemadiyen ömrünü alıp götürmektedir. Eğer
insan, ömrünü günahlarla geçiriyorsa büyük bir zarar içerisindedir.
Seleften biri de; ‘Asır suresinin manasını pazarda buz satan birinden öğrendim’
diyor. O şahıs sabahleyin pazara çıkar ve şöyle seslenirdi: ‘Sermayesi eriyen bu adama
acıyın!... Sermayesi eriyen bu adama acıyın!...’ Onun bu sözünü işitince; ‘İşte
insanın hüsranda/zarar ve ziyan içerisinde olmasının anlamı budur’ dedim. Çünkü
insana verilen ömür de buz gibi her saniye erimektedir. Eğer insan, ömrünü ziyan
eder, maddî ve manevî herhangi bir şey kazanmaz veya ömrünü yanlış yerlerde
tüketir ve böylece zaman israfında bulunursa, bu durum insanın hüsranına neden
olur.” Hz. Peygamber de değişik hadis-i şeriflerinde insanları Allah’ın verdiği maddî
ve manevî nimetlerin kıymetini takdir etmeye çağırırken; bunlar arasında zamanı
özellikle zikreder:
“İki nimet vardır ki, insanların birçoğu bunların kıymeti hakkında aldanmıştır: Sıhhat
ve boş vakit.” (Buharî, “Rikak”, 1, Tirmizî, “Zühd”, 1)
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetini bilin: Ölüm gelmeden önce hayatın, hastalık
gelmeden önce sağlığın, meşguliyet gelmeden önce boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden önce
gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin.” (Buharî, “Rikak”, 3; Tirmizî, “Zühd”, 25)
Şüphesiz maddeten ve manen ilerlemenin, teknik ve medeniyet yarışını kazanabilmenin
yolu da zaman sermayesini en verimli bir şekilde değerlendirmekten geçmektedir.
Zamanlarını verimli bir şekilde kullanmasını bilmeyenler ya da tamamen
israf edenler; teknik güce, medeni üstünlüğe, ekonomik bağımsızlığa sahip olamazlar.
Çünkü başarının ve ilerlemenin önündeki en büyük engellerden biri zaman israfıdır.
Maalesef günümüzde pek çok kimse vakit yokluğundan şikâyet etmektedir.
Kime sorsanız, zamanı pek yoktur. Hâlbuki lüzumsuz ve faydasız işlerin peşinden
koşuşturmaktan, ya da boşa zaman harcamaktan hayatî önem arz eden işleri yapmaya
zaman kalmamaktadır.
Unutmayalım ki, kaybedilen birçok şey telafi edilebilir, servetler yeniden kazanılabilir,
insan zamanla mal, mülk ve servet sahibi olabilir, ama boşa geçirdiği zamanını
ve gayesinin dışında harcadığı ömür sermayesini asla geri getiremez. “Vakit
nakittir”, “Vakitlerle yakutlar satın alınabilir ama yakutlarla vakitler satın alınamaz”
gibi atasözleri bu hususu en güzel şekilde ifade etmektedir.
Bu nedenle yüce Allah, Asr suresinin başında asra/zamana yemin ederek onun
insan hayatındaki yerine ve önemine dikkat çekmekte; kendilerine verilmiş olan
ömür sermayesini, faydasız işlerle, inkâr ve günahla hak ve hakikatten uzak bir
şekilde tüketen ve böylece zamanlarını israf edenlerin sonlarının hüsran olacağını
hatırlatmaktadır. Devamında ise hüsrana uğramayan, vaktin kıymetini bilip ömür
sermayelerini inanarak yararlı iş ve hizmetlerde değerlendiren insanların niteliklerini
bildirmektedir. Bunlar: iman, sâlih amel, hakkı tavsiye ve sabrı tavsiyedir.
O halde dünya ve ahirette kurtuluşun yolu, zamanın kıymetini iyi bilip, belirtilen
görevleri ifa etmekten geçmektedir.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

http://renklerle-yolculuk.blogspot.com/2012/01/zaman.html